|
Jinekolojik Kanserler -
Rahim Ağzı (serviks) Kanseri |
|
|
Şikayet
Klinik belirti görülmeden önceki dönemde hastalığa özgü bir
şikayet yoktur. Rahim ağzı kanseri hastalarında en sık görülen
şikayet düzensiz, aralıklı olarak süregelen, vajinal kanamadır.
Kanama zaman zaman aşırı olabilirse de genellikle az miktarda
lekelenme şeklindedir. Cinsel birleşme sonrası daha bariz hale
gelebilir. İlerlemiş hastalıkta, tümörün bölgesel ,yanlara doğru
yayılımına bağlı olarak ağrı, bacakta şişme (Resim 1), idrarda
kanama, rektal kanama, pis kokulu sürekli bir vajinal akıntı
gibi geniş bir yelpaze içinde muhtelif şikayetler olabilir.
|
|
|
 |
Resim
1- |
Rahim
ağzı(serviks) kanserine bağlı , tümörün damar üzerine
bası yapması ve lenf drenajını bozması nedeni ile
bacakta oluşan şişlik (T.Beşe-özel arşiv) |
|
 |
Resim 2- |
Rahim
ağzı (serviks ) kanseri (T.Beşe –özel arşiv) |
|
Bulgular ve Tanı
Vajinal
muayene yapıldığında, rahim ağzında aşikar tümöral bir yapı
saptanabilir (Resim 2). Bazı olgularda vajene yayılım olduğu da
görülebilir. Tümöral dokunun enfekte olmasına bağlı olarak, kanlı,kötü
kokulu bir akıntı da saptanabilir. Tümöral dokudan aktif kanama olursa ,
kanamayı durdurmak için tümör üzerine tampon uygulanarak, hasta gözlem
altında tutulmalıdır. Vajinal tampon uygulamasına rağmen kanamanın
durmadığı olgularda rahmi ve tümörü besleyen damarların içine jel
kıvamında madde vererek tümörün kan akımını azaltmak (embolizasyon)
işlemi yapılabilir. Kanamayı geçici olarak bir dönem için durdurur.
Gözle görülen bir
patoloji saptandığında, histopatolojik tanı için bu dokudan biyopsi
yapılmalıdır. Vajinal muayeneyi takiben mutlaka parmak ile makattan (rektal)
muayene de yapılmalıdır. Tümörün rahim boynunun yanlarına yayılıp
yayılmadığı (parametriyum tutulumu) makattan yapılan muayenede daha
kolay değerlendirilir
Radyolojik olarak
tümörün boyutu , önde idrar kesesi, arkada ise makat- kalın barsak
ilişkisi, ve tümörün rahim boynu yanlarına (parametriyum) yayılım yapıp
yapmadığı MR ile çok daha iyi değerlendirir. Uzak organ yayılımı veya
lenf bezlerinde büyüme olup olmadığı MR veya PET CT ile
değerlendirilebilir. Ancak, MR veya PET CT ile saptanan her lenf bezi
büyüklüğü kanserli hücrelerin yüzde yüz lenf bezlerine yayıldığı
(metastaz)
anlamına gelmez. bezi büyüklüğü kanserli hücrelerin yüzde yüz lenf
bezlerine yayıldığı (metastaz) anlamına gelmez. PET-CT veya MR ile lenf
bezi tutulumu olduğu söylenen olguların %20-30 kadarında patolojik
incelemede kanserli hücre metastazı saptanmaz. Dolayısı ile, radyolojik
yöntemler mutlak doğru sonucu verememektedirler. Ancak, günümüzde ki en
iyi radyolojik inceleme yöntemleri MR veya PET-CT dir. Vajinal yol ile yapılan ultrasonografik inceleme
serviks kanseri olgularında,
hastalığın değerlendirilmesi için iyi bir
yöntem değildir. Tümör boyutu arttıkça, rahim ağzı (serviks) bölgesinde
kitlesel bir yapı gözlenebilir. Ancak , tümörün komşu organlar ile
ilişkisi ultrasonografi ile net olarak değerlendirilemez.
|
|
Preinvaziv (Kanser
öncesi) Servikal Patolojilerin Tanı ve Tedavisi
Günümüzde
human papiloma virüs (HPV) rahim ağzında kanser öncesi hücre
bozulmasının etkeni olarak kabul edilmektedir. Servikal smear (Pap
test ) erken teşhis için bu amaçla günümüzde en yaygın olarak
kullanılan tarama yöntemidir. Smear sonucu şüpheli (tanımı tam olarak
yapılamayan atipik skuamöz hücre, ASC-US) gelen olgularda, 3 ay sonra
smear tekrarı veya HPV DNA tip tayini veya kolposkopik inceleme
yöntemlerinden birisi seçilebilir. Smear sonucu şüpheli ( LGSIL- HGSIL-AGUS)
gelen olgularda direk olarak kolposkopik inceleme yapılmalıdır..
Kolposkopik incelemede pozitif bulgu saptanırsa ( aseto-beyaz alan,
puktuasyon, mozaik ) kolposkopi altında biopsi yapılmalıdır. Eğer alınan
dokunun patolojik incelemesinde hücre bozukluğu (CIN- displazi)
saptanırsa rahim ağzı LEEP konizasyon ( Loop elektrocerrahi eksizyon
işlemi) veya bistüri ile yapılan ve soğuk konizasyon adı verilen yöntem
ile çıkartılmalıdır. Glanduler atipi (AGUS) saptanan hastalarda ek
olarak rahim boynundan (endoservikal) ve rahim içinden küretaj da
yapılmalıdır. Konizasyon hem teşhis yöntemidir hem de tedavi için
yeterli olabilir. |
|
Patoloji , Davranış ve
Yayılım
Rahim ağzında kanser
öncesi hücre değişikliği saptandığında , patoloji rahim ağzı derisinde (epitel)
içinde sınırlıdır. Epitel içinde kan ve lenf damarı bulunmadığından , bu
tip olguların yayılma (metastaz) olasılığı yoktur. Rahim ağzı kanseri
denilen durumda ise kanser hücreleri tüm epitel tabakasını doldurmuş ve
epitel altı tabakaya girmiştir. Deri (epitel) altı bölgesinde kan ve
lenf damarları vardır. Kanser hücreleri bu damarlar içine girerek uzak
yerlere yayılabilirler.
Rahim ağzı
kanserlerinin doku tipi olarak %80-85’i skuamöz hücreli kanserlerdir.
%15-20 adenokanserler görülür. Diğer histolojik tipler nadir görülürler.
Rahim ağzı kanserinde kanserli dokunun epitel altı tabakaya yayılma
derinliğine ve lenf yollarına girme özelliğine bağlı olarak lenf bezi
veya uzak organ metastazı yapma olasılığı mevcuttur.Rahim ağzı kanseri
genellikle bölgesel olarak yayılan bir hastalıktır. Metastazlarını
genellikle lenf yolları ile yapar. Kan damarı yolu ile organ metastazı
çok daha az oranda gözlenir. |
|
Rahim Ağzı (Serviks)
Kanserinin Evrelemesi:
Serviks kanseri evrelemesi kliniko-patolojik evrelemedir. Yani hem elle
muayene ve radyolojik inceleme hem de alınan dokunun patolojik inceleme
sonuçlarının tümünün birlikte değerlendirilmesi ile yapılır. Diğer tüm
jinekolojik kanserler ameliyat sonrası patolojik incelemeyi takiben
yapılırken, serviks kanseri ameliyat öncesi evrelendirilir (Tablo 1).
Elle yapılan vajinal ve makat yolu ile yapılan muayeneyi takiben yapılan
değerlendirme rahim ağzı kanserinin evrelendirilmesinde ki esas
unsurdur. Elle muayene aşırı şişman hastalarda tercihan genel anestezi
altında yapılmalıdır. Rahim ağzının çıkartılması (LEEP-konizasyon) veya
alınan biyopsi bulguları evrelendirmenin patolojik ayağını oluşturur.
Radyolojik olarak
tüm karın bölgesinin MR bulguları da , evrelendirme öncesi
değerlendirilmesi gereken diğer bir unsurdur. Büyük olmayan servikal
tümörlerde, genellikle idrar kesesi (sistoskopi) ve barsağın (rektoskopi)
endoskopik olarak incelenmesine gerek yoktur. Ancak, şüphe duyulan her
olguda endoskopik inceleme de mutlaka yapılmalıdır. Tüm bu bulgular
birlikte değerlendirilerek, hastanın evrelemesi yapılmalı ve tedavi
planlanmalıdır. |
|
Tablo 1- Serviks
kanserinin evrelemesi (kliniko-patolojik)
Evre
1a1- |
3 mm ye kadar stromal invazyon , invazyon genişliği 7 mm ye kadar. |
1a2- |
3-5 mm arası stromal invazyon , invazyon genişliği 7 mm ye kadar.
|
1b1- |
Tümör çapı 4 cm den küçük
|
1b2- |
Tümör çapı 4 cm den büyük
|
2a- |
Vajinal yayılım
2/3 üst vajende sınırlı
|
2b-
|
Tümöral yayılım tek
veya çift taraflı parametriyuma yayılmış, ancak leğen kemiği duvarına
kadar ilerlememiş. |
3a-
|
Vajinal yayılım
1/3 alt vajene kadar uzanmış |
3b-
|
Tümöral yayılım
leğen kemiği yan duvara kadar ulaşmış. Böbreklerde şişme (hidronefroz)
oluşmuş |
4a-
|
İdrar kesesi ve
kalın barsak (rektum) mukoza tutulumu mevcut |
4b- |
Uzak metastaz
|
|
|
Rahim Ağzı Kanserinin
Tedavisi
Genel olarak
evre Ia ve IIa arası hastalar cerrahi ile tedavi edilirler. Kanser rahim
boynunun yanlarına (parametriyuma) yayıldığında (evre IIb ve sonrası),
cerrahi yerine radyoterapi ilk tedavi seçeneği olur. Genç, cinsel
yaşamı devam eden, çocuk isteği olan hastalarda cerrahi ilk tedavi
seçeneği olarak düşünülmelidir. Rahim ağzında bulunan tümör hacmi
büyüdükçe, cerrahi sonrası radyoterapi uygulama gereksinimi arttığı
için, evre Ib2 hastaların tedavisinde kemo-radyoterapi ilk tedavi
seçeneği olarak düşünülebilir. Ancak, genç bir hastada evre Ib2 bir
kanser saptanırsa dahi , cerrahi ilk seçenek olmalıdır.
 |
Resim 3- |
Rahimin
basit olarak çıkartılması.
Tip I Histerektomi
(T.Beşe-özel arşiv) |
Genç bir hastada,
özellikle skuamöz hücreli kanserlerde, yumurtalıklar ışın alanının
dışına asılmalıdır. Ameliyat sonrası eğer radyoterapi yapılma
gereksinimi ortaya çıkar ise, yumurtalıkların alacağı ışın dozu
oldukça azaltılmış olur. Adeno kanserlerde ortalama %5 , skuamöz
hücreli kanserlerde ise %1 oranında yumurtalık yayılımı (metastaz)
olasılığı mevcuttur.
Dolayısı ile adeno
kanser tanısı koyulan olgularda , hasta genç dahi olsa yumurtalıkların
ışın alanının dışına alınması veya yumurtalıkların alınması kararı hasta
ile tartışılarak alınmalıdır. Genç, cinsel yaşamı devam eden
hastalarda ilk seçenek, cerrahi tedavidir.
Evre 1a1, konizasyon sonrası lenf bezlerine giden lenf damarlarında yayılım (lenfovasküler
tutulum) olmayan , cerrahi sınırlar negatif genç ve çocuk isteyen
bir hastada konizasyon yeterli olabilir. Çocuk isteği yoksa sadece
rahmin çıkartılması (tip I - basit histerektomi ) yeterli cerrahi
yaklaşımdır (Resim 3 ). Bu hastalarda lenf bezi yayılım olasılığı yok
veya çok düşük olduğu için ( %0-0.2) lenfadenektomi genellikle
önerilmez. |
|
Evre 1a2;
doğurganlığını tamamlamış kişilerde genel yaklaşım rahmin geniş olarak çıkartılması (tip II histerektomi)
+ pelvik ve paraaortik lenfadenektomidir. Lenf bezi tutulumu %6
civarındadır.
Çocuk doğurmak
isteyen hastalarda ise rahim ağzının ve parametriyum adı verilen
bölgenin geniş olarak çıkartılması ama rahimin iç tabakası bölgesinin
hastada bırakılması ( radikal trakelektomi ) ve lenf bezlerinin ( pelvik
ve paraaortik lenfadenektomi) çıkartılması uygun yaklaşımdır.
Çocuk doğurmak
isteyen hastalarda diğer bir yaklaşım konizasyon sonrası eğer patolojik
incelemede lenf bezine giden lenf damarlarına yayılım (lenfovasküler
invazyon) yoksa ve kanserli bölge çıkartılan dokunun içinde kalacak
şekilde çıkartılmış ise ve cerrahi sınırlarda tümör yoksa , doğum
sonrası rahmin çıkartılması kaydı ile hastanın onayı alınarak,
konizasyon + pelvik ve paraaortik lenfadenektomi de bir seçenek olarak
düşünülebilir.
Evre 1b1
; tip III histerektomi + pelvik ve paraaortik lenfadenektomidir. Tip III
histerektomide parametriyum adı verilen rahim boyun kısmının yanlarında
bulunan ve kanser hücrelerinin yayılma ihtimali olan doku ve vajenin
üst 1/3 kısmı çıkartılır (Resim 4 ).
Çocuk isteyen
hastalarda, özellikle tümör çapı 2 cm den küçük olanlarda radikal trakelektomi + pelvik ve paraaortik lenfadenektomi, uterusun korunarak
fertilitenin devamı için uygun olan cerrahi seçenektir.
Evre 1b2 ; cerrahi
tedavisi tip III histerektomi + pelvik ve paraaortik lenfadenektomidir.
Ameliyat yaptıktan
sonra, patolojik inceleme sonucuna göre, cerrahi sınır pozitif olan veya
lenf bezlerinde kanserli hücre yayılımı saptanan hastalara, kemo-radyoterapi
yapılmalıdır. |
|
 |
|
 |
Resim 4- |
Rahim boynunun her iki yanındaki
gözenekli dokunun (parametriyum) geniş olarak ve üst
1/3 vajen bölgesinin (Tip III histerektomi ) ve lenf
bezlerinin çıkartılması (T.Beşe-özel arşiv). |
|
|
İlk Tedavi Olarak
Radyoterapi Sonrası Hastalığın Devam Ettiği Olgulara Yaklaşım
Radyoterapi sonrası,
özellikle büyük hacimli tümörlerde, ortalama 3 aylık süre geçmesine
rağmen tümörün silinmediği olgularda cerrahi yapılmalıdır. Cerrahinin
tipi başlangıç evresine göre karar verilmelidir. Parametriyal tutulum
olmayan ,rahim ağzında sınırlı tümörlerde (ör:evre Ib2) tip III
histerektomi yeterli olabilir. Ancak , başlangıçta parametriyal tutulum
olan veya MR bulgusuna göre önde serviks-idrar kesesi, arkada ise
serviks-kalın barsak sınırları silinmiş olan olgularda ekzenteratif
cerrahi yapılmalıdır. Ameliyatın nasıl yapılacağı ameliyat sırasında
saptanan bulgulara göre değişiklik gösterebilir. |
|
Hastalığın Tekrar Etmiş
Olduğu Rahim Ağzı Kanserine Yaklaşım
İlk tedavi olarak cerrahi yapılıp takip edilen ancak daha sonra
hastalık tekrarlaması olan hastalarda kemo-radyoterapi yapılmalıdır. İlk
tedavi olarak ameliyat yapılmayıp kemo-radyoterapi yapılan ve daha
sonra hastalık tekrar eden hastalarda ise rahim, idrar kesesi ve kalın
barsak ile birlikte (ekzenteratif cerrahi) çıkartılır. Ekzenterasyon
için tümörün sınırlı olmuş olması ,uzak yerlere yayılmamış olması
gereklidir. Cerrahinin amacı , cerrahi sınır negatif olacak şekilde
tümörün çıkartılması olmalıdır. Leğen kemiğine kadar yayılmış tümör ,
siyatik sinir basısına bağlı bacak ağrısı , damar basısına bağlı bacak
ödemi, ekzenteratif cerrahi girişim için ameliyatı engelliyen
durumlardır. Ameliyat öncesi uzak yayılım olup olmadığı ekarte
edilmelidir. MR ve PET-CT (pozitron emisyon tomografisi) bu amaçla
kullanılan radyolojik yöntemlerdir. Böbrek yollarını değerlendirmek
için böbrek filmi (IVP) çekilebilir. Ekzenteratif cerrahinin tipi,
hastalığın bölgesel yayılımına göre seçilmelidir. Bazı olgularda sadece
rahim ve idrar kesesi (anterior ekzenterasyon ) bazı hastalarda ise
rahim ve kalın barsağın ( posterior ekzenterasyon) çıkartılması gerekli
olabilir. Bu gibi durumlarda idrar yolları ve barsak karın ön duvarına
ağızlaştırılır. İdrar yollarının karın cildine ağızlaştırılması için
ince barsaktan yararlanılır ve idrar boruları (üreter) barsak bölümleri
kullanılarak karın cildine ağızlaştırılır. Hasta bundan sonraki
yaşamında idrarını ve / veya büyük abdestini torbalara yapmak durumunda
kalır (Resim 5-6 ).
|
|
|
|
 |
Resim 5– |
Rahim
ve idrar kesesinin birlikte çıkartılması (anterior
ekzenterasyon) ve sonrasında idrar
borularının ince barsak kullanılarak karın cildine
yapılan ağızlaştırma (T.Beşe-özel arşiv) |
|
|
 |
|
 |
Resim 6- |
İdrar
kesesi ve kalın barsak arasında ki tümör tüm dış genital
bölge ile birlikte çıkartılmış (Total ekzenterasyon)
(T.Beşe-özel arşiv) |
|
|

|
|
|